Deprem Vergileri Nerede? Afet Finansmanı ve Kamu Kaynaklarının Sorgulanması

Türkiye’de 1999 Marmara Depremi’nin ardından getirilen ve daha sonra kalıcı hale gelen Özel İletişim Vergisi (ÖİV), halk arasında “Deprem Vergisi” olarak biliniyor. Yıllardır milyonlarca vatandaştan tahsil edilen bu verginin gerçek amacı, afetlere karşı altyapıyı güçlendirmek, acil müdahale kapasitesini artırmak ve riskli bölgelerde önleyici tedbirler almaktı. Ancak büyük felaketler yaşandığında devletin “kaynak yetersizliği” söylemiyle ek finansman arayışına girmesi, toplanan bu milyarlarca liranın gerçekten afet yönetimi için kullanılıp kullanılmadığını sorgulatıyor.

Deprem Vergileri Gerçekten Nereye Gitti?

Türkiye’de afet yönetimi için toplanan vergilerin şeffaf bir şekilde harcanıp harcanmadığı uzun yıllardır tartışma konusu. Özellikle büyük depremler sonrasında, halkın ve ekonomistlerin en sık sorduğu soru “Bu kadar yıl boyunca toplanan vergiler nerede?” oluyor.

Maliye Bakanlığı ve Hazine verilerine göre, 1999’dan bu yana deprem vergisi adı altında toplanan tutar on milyarlarca lirayı buluyor. Ancak kamu bütçesine giren bu fonların doğrudan deprem risklerini azaltmaya yönelik mi, yoksa genel bütçe harcamalarına mı aktarıldığı konusu halen belirsizliğini koruyor. Bu durum, Türkiye’de afet finansmanına dair şeffaflık eksikliğini gözler önüne seriyor.

Afet Finansmanı ve Kamu Harcamaları

Afet yönetimi, yalnızca acil müdahaleleri değil, deprem öncesinde alınması gereken önlemleri ve altyapı yatırımlarını da kapsamalıdır. Deprem vergilerinin bu alanlarda ne kadar etkili kullanıldığı sorusuna cevap ararken, Türkiye’nin mevcut bütçe yapısına bakmak gerekiyor. Genel bütçeden afetlere ayrılan kaynakların miktarı, toplanan vergilerle karşılaştırıldığında önemli farklar gözlemleniyor.

Türkiye’de afet yönetimi için toplanan kaynaklar şu başlıklarda değerlendirilmeli:

  • Kentsel Dönüşüm ve Riskli Alanların Güçlendirilmesi: Depreme dayanıksız yapıların dönüştürülmesi ve yeni projelerin risk analizi ile hayata geçirilmesi.
  • Acil Durum Müdahale Kapasitesinin Artırılması: Deprem sonrası müdahale ekipleri, lojistik sistemler, sağlık tesisleri ve barınma alanları için yapılan yatırımlar.
  • Sigorta ve Risk Yönetimi: Deprem sigortasının yaygınlaştırılması ve risk paylaşım mekanizmalarının güçlendirilmesi.

Ancak resmi verilere bakıldığında, deprem vergisi gelirlerinin doğrudan bu alanlara ne ölçüde yönlendirildiği konusunda net bir tablo bulunmuyor.

Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Talebi

Vatandaşların ödediği vergilerin şeffaf bir şekilde nereye harcandığını bilme hakkı vardır. Türkiye’de afet finansmanında yaşanan en büyük eksikliklerden biri, hesap verebilirlik mekanizmalarının zayıf olmasıdır. Özel İletişim Vergisi gibi afetle ilgili fonların hangi projelere yönlendirildiğine dair ayrıntılı ve periyodik raporlamalar yapılmalı, kamuya açık bir şekilde paylaşılmalıdır.

Bu bağlamda atılması gereken adımlar:

  • Toplanan afet vergilerinin ayrı bir fonda toplanması ve yalnızca afet yönetimine harcanması için düzenleme yapılması.
  • Harcamaların yıllık bazda kamuya açık bir şekilde raporlanması.
  • Büyük depremler sonrasında afet harcamalarının kalem kalem açıklanması.

Şeffaf bir afet finansman yönetimi, hem kamusal güvenin yeniden inşa edilmesini sağlar hem de afet sonrası ek kaynak arayışına girilmeden etkin bir müdahale mekanizması oluşturulmasına katkıda bulunur.

Sonuç ve Özet

Türkiye’de yıllardır toplanan deprem vergileri, afet yönetiminde etkin ve şeffaf bir şekilde kullanıldı mı? Bu soru, her büyük felaketten sonra yeniden gündeme geliyor. 1999’dan bu yana milyarlarca lira vergi toplanmasına rağmen, büyük depremler sonrasında hala ek finansman arayışına girilmesi, kamu kaynaklarının yönetimine dair ciddi soru işaretleri oluşturuyor. Deprem vergilerinin sadece genel bütçeye aktarılan bir gelir kalemi olmaktan çıkması, doğrudan afet risklerini azaltmaya yönelik projelere yönlendirilmesi ve harcamaların şeffaf bir şekilde paylaşılması zorunludur.

Bu süreçte hükümetin ve ilgili kurumların, afet finansmanı politikalarında hesap verebilirlik ve şeffaflığı artırarak toplumun güvenini yeniden tesis etmeleri gerekmektedir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top